Self prodüksiyon

June 14, 2017 | Autor: Özge Denizci | Categoría: Music, Musicology, Popular musicology, Digital Music Business Models
Share Embed


Descripción

Kendi Müziğini Kendin Yap, Sonra da Paylaş
Self-Prodüksiyon işler Türkiye'de giderek artıyor. Kimi gruplar
albümlerini şirketlerle anlaşıp dağıtırken, kimileri dinleyicilerine
bedava veriyor.
Türkiye'de bir albümün oluşum süreci grupların kendi bütçeleri ve
çabalarıyla yürüttükleri bir süreç oluyor. Şarkıların kayıt
aşamasından, son nokta olan mastering'e kadar her şeyi gruplar
kendileri yapıyor ya da yaptırtıyorlar. O aşamadan sonra ise plak
şirketlerinin kapılarını aşındırmaya başlıyorlar. "Olurdu olmazdı"
birçok plak şirketiyle masaya oturuyorlar. Şanslı gruplar, sanatçı
haklarını da gözeten şirketlerle anlaşıyor. İş, bu aşamadan sonra
albümün kaç adet basılacağını ve nasıl bir dağıtım politikası
izleneceğini belirlemeye kalıyor. Şanslı gruplar yine bu konuda
şirketlerle el sıkışıyor. Umduklarını buluyorlar. Şanslı olmayanlarsa
memnunmuş gibi davranıp konserlerine ve ulaşabilecek kitlelerine
bakıyorlar.
Durum böyle olunca, müziği amatör bir ruhla, hayatlarına keyif katmak
için yapan grupların sayısı da giderek artıyor. Onların bu işte diğer
gruplara göre maddi beklentileri de yok. Hatta mümkünse bu işin
metalaşmamasını ve parayı bu işe bulaştırmamayı istiyorlar. Albüm
kartonetlerinin tasarımından, basın takibine kadar her şeyi kendileri
üstleniyorlar. Kısacası kendi prodüktörlüklerini kendileri yapıyor,
albümlerini de ücretsiz dağıtıyorlar. Albümü ücretsiz dağıtma işi ise
promosyon amaçlı kesinlikle değil. 'Bilmem kaç kontör al şarkı cebine
gelsin' mantığı hele hiç değil.
Kendi Müzikleri, Kendi Yapımları, Kendi Dağıtımları…
Bu fikirle yola çıkan Türkiye'de ve belki de dünyada ilk grup
Zardanadam. İlk şarkılarının kayıtlarını bitirdiklerinde,
sevebileceğini düşündükleri arkadaşlarına dağıtmaya başladılar. Birkaç
radyo programında çalınmasının ardından talepler artınca kendi
albümlerinin binlerce korsan kopyasını yapan bir yapımcı ve dağıtımcı
rolünde buldular. İlk iki albümlerini self-prodüksiyon olarak
yaptıktan ve underground olarak belirli bir kitleye ulaştıktan sonra,
müziklerini sevebilecek kitlelere de açılabildiler. Tabii ki
çektikleri kliplerin müzik kanallarında dönmesi, yaptıkları iş demo
olarak görüldüğünden pek, hatta hiç mümkün olmuyordu. Onlar da müzik
endüstrisini denemeye karar verdiler. Yine kendi prodüksiyonlarını
yaptılar ama bu sefer şirket devredeydi. Bu kez bedava dağıtmamaya
karar verdiler. Bu sayede ana damar medyaya ve ulaşamadıkları farklı
kitlelere kendilerini duyurabildiler. Ancak müziğin onlar için giderek
eğlenceden çıkıp, bir iş haline gelmesi grup elemanlarında
huzursuzluğa sebep oldu. Plak şirketinden çıkan albümün haklarını
şirketten geri alıp ücretsiz dağıtıma geri döndüler. 4. Albümlerinde
Kültür Bakanlığı bandrolü ile kendi kurdukları Zar Production şirket
logosu vardı. Hemen yanında da "parayla satılamaz" ibaresi…
Zardanadam'ın takipçisi diyebileceğimiz bir diğer self-prodüksiyon
grup Ehl-i Keyf. Onlar albümlerini masrafları grup elemanı sayısı olan
5'e bölerek bu yaz çıkardılar. Geçtiğimiz Nisan ayında önce albümü
internetten sunup, ardından konserlerinde CD'lerini dağıtmaya
başladılar. Bunun da en büyük amacı müziklerini mümkün olduğunca çok
insanla paylaşmak istemeleriydi. "Bir Plak firmasıyla anlaşsaydık"
diyorlar, "belki albümümüz 1000 basılacaktı ve dağıtımı da çok
yapılmayacaktı. Şarkılarımızın haklarından feragat edecektik,
şarkıların internette dolaşımı yasadışı bir kimlik kazanacaktı. Bu
tavır bizi kendimizle çeliştirecekti". Bu hallerinden çok memnunlar.
Türkiye'nin herhangi bir yerinden mail aldıklarında, albümü kargoyla
gönderebiliyorlar.
Şarkıları yapmak, düzenlemek, kaydetmek, albüm haline getirmek ve
ardından; çoğaltmak, tanıtmak ve dağıtmak oldukça meşakkatli bir iş.
Zardanadam, "ne kadar çok tanıtırsak o kadar zarar ediyoruz" diyor
esprili bir üslupla. Pek akıl kârı olmadığını düşünseler de 'müthiş
bir manevi tatmin' duyduklarını söylüyorlar. "Örneğin, Nazım Hikmet
şiirlerini yazarken kaç satar diye düşünmüyordu. Bir şiir patlasa da
villa alsam demiyordu şüphesiz. Biz de isteyen herkese albümlerimizi
hediye ettik. İnternet sitemizden yüz binlerce kez indirildi
şarkılarımız, Türkiye'de normal Rock albümlerinin ulaşmadığı yerlere
ulaştık" diye ekliyorlar.
Bu işin de bir ekonomisi var. Dağıtılan albüm sayısı arttıkça, daha
çok konser geliri elde ediliyor. Şimdilerde Zardanadam için 'iş
kendini çevirir' vaziyette. Konser gelirlerini yeni albüm yapma ve
dağıtmaya ayırıyorlar.
Dünyada kendi albümünü yapıp, ücretsiz dağıtan gruplar içinde ise
kuşkusuz Arctic Monkey's öne çıkıyor. 2004'ün sonlarında "Beneath the
Boardwalk" isimli demolarının internet sitesine konması ve bunun
duyurulmasıyla ilk hamlelerini yaptılar. Buradan sonra söz konusu
single, download edilme rekorları kırdı. Konserleri tıklım tıklım olan
grup 2006 Mayıs'ında self-prodüksiyon albüm olarak "Five Minutes with
Arctic Monkeys"i çıkardılar. Plak şirketlerine ihtiyaçları
duymadıklarını her fırsatta dile getirdiler. Onlar şimdi dünyaca ünlü
gruplar arasında ama çıkış noktaları self- production ve ücretsiz
dağıtım.
Zardanadam'ın ve Ehl-i Keyf'in yaptığı işi bir tür çaresizlik ya da
zengin eğlencesi olarak görenler de var. Çoğu kez albümlerin ücretsiz
olması, yaptıkları müziğin önüne geçti. Onların da müziklerinden
ziyade Arctic Monkeys gibi tavırları haber oldu. Endüstrinin içinde
yer almadıkları için birçok etkinlik ve organizasyonda ilk akla gelen
isimlerden olamadılar. Ulaştıkları noktaya, diğer pek çok grubun
çekmediği zorlukları çekerek ulaştılar. Zardanadam 8. yılında ve 5.
albümünün kaydına başlıyor. Kışın da yeni albümlerini paylaşım
'piyasa'sına sürecekler. Türkiye'de müzik yapmanın alternatif bir yolu
olduğunu gösterdiler.
Ehl-i Keyf ve Zardanadam, ile daha bilmediğimiz pek çok müzisyen ve
grup plak şirketlerine bağlı değiller. Bunun dışında da Ehl-i Keyf ve
Zardanadam albümlerini bedava dağıtıyor. Onların albümlerinin üzerinde
bir prosedüre uygunluğu açısından bandrol ve şirket adı var. Şarkıları
da Mesam ve MSG'ye kayıtlı. Çünkü onlar demo değil albüm yapıyorlar.
Teknoloji artık herkesin evde, stüdyoda ve hatta verdikleri
konserlerde şarkılarını kaydetmesine imkân veriyor. Bu işin en zorlu
kısmı da kayıt aşaması olduğu için plak şirketlerine ihtiyaç
duymuyorlar. Endüstri çok büyük… Giderek de büyüyor. Ancak salt müzik
yaparak para kazanmak mümkün de değil. Ya 9-5 mesaisi olan bir işte
çalışmak ya da çok da özümsemediğiniz ama kazanan ve kazandıran
müzisyenlerinin arkasında müzik işçiliği yapmak gerekiyor. Bu
problemin çözümü için Ehl-i Keyf, "varolduğunu iddia eden bir endüstri
varsa önce müzisyenleri alıp onları sahiplenmeli" diyor.
Bugün Türkiye'de de dünyada olduğu gibi bağımsız sinemacılar var. Çok
ciddi prodüksiyonlara da imza atıyorlar. Ama henüz bağımsız
müzisyenler diye bir oluşum yok. Müzisyenler henüz bir arada hareket
edemiyor. Ama self-prodüksiyon işlerin sayısı arttıkça böyle bir
oluşuma da ihtiyaç olacağı düşünülüyor.

Kendi müziğinin yapımcılığını üstlenen gruplar, dinleyicilerin de
bilinçli olması gerektiği kanısında. Türkiye koşullarında bir kişinin
haftada 1 ya da 2 albüm almasının mümkün olmadığı çok açık.
Dinleyicinin görevi ise bu durumun bilincinde olmakla başlıyor…




Diğer Self Prodüksiyonlar

Daha önceleri çeşitli plak şirketleriyle çalışan Mor ve Ötesi Rakun
isimli plak şirketini kurdu. Sadece kendi albümlerini yapmakla
kalmıyor, onlara ihtiyaç duyan ve özümsedikleri müzisyenlerin de
albümlerini yapıyorlar. Onların farkı albümü dağıtmıyor satıyor
oluşları. Ama kimse onlara neden dağıtmıyorsunuz da satıyorsunuz
diyemez. Tıpkı Ehl-i Keyf'e ya da Zardanadam'a neden dağıtıyorsunuz
diyemeyeceği gibi.

İlk albümünü demo olarak düşünüp evde kaydeden ardından da EMI'ye
veren Hayko Cepkin'in ilk albümü self- prodüksiyon olarak kabul edilen
albümlerden.

Moğollar'dan ve yaptığı solo albümlerden tanıdığımız Taner Öngür de
kendi albüm kayıtlarını tek başına evinde yapan ve albüm tasarımları
için 'dayanışma yöntemi'ni kullanan isimlerden. Albüm yapmanın artık
para kazandırmayacağını çok iyi biliyor. O bir tek, albümün dağıtımı
için plak şirketleriyle anlaşıyor. İlk solo albümünün adı da albümün
yapım aşamasına uygun: 'Evde Tek Başına'. 2005'te albüm çıktığında 'bu
anlamıyla manifesto gibiydi' diyor. Öngür albümü dağıtmasa da yaptığı
iş, birçok genç müzisyene örnek oldu ve oluyor.
Özge Ç. Denizci

[email protected]
Lihat lebih banyak...

Comentarios

Copyright © 2017 DATOSPDF Inc.