Rüzgar fobisi (Ancraofobi): Vak’a sunumu / Wind phobia (Ancraophobia): A case report

September 25, 2017 | Autor: Merve Topcu | Categoría: Anxiety Disorders, Case Study Research, Fobias
Share Embed


Descripción

ARAŞTIRMA MAKALESİ

Rüzgar fobisi (Ancraofobi): Vak’a Sunumu n Seçil ALDEMİR*, Ercan DALBUDAK*, Merve TOPCU**

Yazışma adresi: Adres: Turgut Özal Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD, Alparslan Türkeş Caddesi No: 57 06510, Emek/ANKARA; Tel: 0312 203 57 34, Faks: 0312 221 36 70 E-mail: [email protected]

ÖZET

* Yardımcı Doçent Doktor ** Uzman Psikolog

Özgül fobi, sosyal fobi ve agorafobi için tanımlanan durumlar dışında kalan durumlar veya nesnelere ait kalıcı ve belirgin korku duyulması ile ilişkili bozukluk türüdür. Özgül fobiler; hayvanlar, yükseklik, fırtına, rüzgar, karanlık, kapalı dar yerler, uçak, yüzme, diş hekimi ya da kan görme gibi özgül durumlar üzerinde odaklanmıştır. Özgül fobili bireyler fobik uyaran olarak tanımlanmış bir durum ya da nesne ile karşılaşınca aşırı korku yaşarlar. Bu yazıda rüzgar fobisi (ancraofobi) tanısı ile tedavi edilen 41 yaşındaki erkek hasta literatür ışığında sunulmuştur. Anahtar kelimeler: Özgül fobi, rüzgar fobisi, doğa-çevre tipi

ABSTRACT

Wind phobia (Ancraophobia) : A Case Report Specific phobia is a type of fear related anxiety disorder in which individuals have permanent and salient fear of an object or a situation differentiating from criterion of the social phobia and agoraphobia. Specific phobias focus on cases with fear of animals, height, storm, wind, dark, closed tight places, plane, swimming and dentist or on specific conditions such as seeing blood. Individuals with specific phobia react to phobia cued stimuli with extreme fear. Current study aims to report a 41-year-old male case with diagnosis and treatment of wind phobia via collaborating previous literature findings. Key words: Specific phobia, wind phobia, nature-environment type

GİRİŞ Özgül fobiler, psikiyatrik hastalıklar içinde en sık görülen bozukluklardan birisidir. Bununla birlikte bu hastalık halen çok iyi anlaşılabilmiş değildir ve bu hastaların büyük bir çoğunluğu hekimlere başvurmazlar. Tedavi için başvuran hastalarda ise diğer anksiyete bozukluklarının bulunması, birincil bozukluk olan özgül fobinin belirlenmesini güçleştirmektedir (Oğuz 1995). Özgül fobilerin en önemli özelliği, kişinin korku duyduğu durumun oldukça sınırlı ve belirli olmasıdır. Ancak bazı kişiler fobik nesne ve durumla karşılaşmasalar bile, sözü edilince de anksiyete yaşayabilirler (Sungur 1997, Ceylan 2000). Fobik bozuklukların hepsinde ortak olan özellik belirli durum ve nesnelerle karşılaşınca anksiyete belirtilerinin görülmesidir. Anksiyete belirtilerinin bedensel/otonomik, bilişsel/duygusal ve davranışsal boyutları vardır. Kişiden kişiye değişiklikler olmakla birlikte, fobik nesne veya durumla karşılaşan kişide gerçek korkularda ortaya çıkan belirtilerin benzeri olan durumlar ortaya çıkar: kişinin

nefesi daralır, kalbi hızlı çarpar, titreme, terleme, uyuşma, bayılma hissi, baş dönmesi ve sık idrara gitme isteği olur (Locker ve ark. 2001, Sadock ve Sadock 2005). Fobik durumda yaşanacak korku beklentisi ciddi kaçınmaya yol açabilir. Kaçınma, bazı kişilerde anksiyeteyi başarılı biçimde kontrol etmeyi ve nispeten sorunsuz bir hayat sürmeyi sağlayabilir. Bazı durumlarda ise kaçınma yeterli olmaz veya kaçınmanın kendisi aşırı olduğu için yaşam kalitesini ciddi biçimde etkileyebilir. Çok sayıda stresli durum özgül fobiyi tetikleyebilir ya da etkilenmiş bireylerde anlamlı ölçüde yıkıma yol açabilir. Durumsal, nesne ve diğerleri özgül fobinin türleri içinde yer alır. Bireyin korkusu rüzgar, su ya da yükseklik ise doğa-çevre tipi olarak tanınır (Ceylan ve Yazan 2000, Eşel 2003). Bir çok özgül fobi erken çocukluk döneminde başlar. Hastaların çoğu korkusunun ilk kez ne zaman başladığını hatırlamaz (Öst 1987). Bu yazıda çocukluk dönemine göre yetişkinlik döneminde sık görülmeyen özgül fobi alt tipi olan doğa-çevre tipi içerisinde yer

Sempozyum

31

www.literatursempozyum.com n ekim/kasım/aralık 2014 n cilt: 1 n sayı: 4

alan rüzgar fobisi olan bir olgunun tedavisiyle birlikte sunulması amaçlanmıştır. OLGU SUNUMU Kırk bir yaşında, evli, 2 çocuk sahibi, müteahhitlik yapan, üniversite mezunu, erkek hasta. Rüzgar çıkınca çok telaşlanma, kendisinin ve başkalarının zarar göreceğini düşünme, rüzgar estiğini hissettiği anda çarpıntı, nefes darlığı, baş dönmesi, sıcak basması şeklindeki şikayetlerle polikliniğe başvurdu. İki hafta önce rüzgar çıktığında, rüzgarın sesini duyunca kaygılanarak çocuklarını ve eşini alarak rüzgarın sesini duymamak için evin alt katına inmiş. Evin camlarının patlayacağını, patlayınca komşunun arabasına zarar vereceğini ve komşuyla kavga edeceğini düşünerek kaygısı çok artmış. Rüzgarın neden olabileceğini düşündüğü olumsuzluklarla ilgili sürekli olumsuz düşüncelerin aklına geldiğini örneğin; bayrağın dalgalandığını görünce bile yaptığı inşaatın çatısının uçacağını düşünerek endişelendiğini, korktuğunu ve kaygısının çok arttığını belirtti. Bir yıl öncesinde de şiddetli bir fırtınada bir evin çatısının uçtuğunu ve ağaçların yıkıldığını gördükten sonra huzursuzluk ve ardından ağlama krizi nedeni ile acile başvuran hasta, diazepam tedavisi ile rahatlayabildiğini ifade etti. Bu olaydan sonra hafif rüzgarda bile kaygı düzeyinin arttığını, kendisine ve etrafındaki insanlara kötü bir şey olacağını düşündüğünü belirtti. On yıl önce de yaptığı bir inşaatın yakınında bulunan gecekonduda göçük tehlikesi olmuş, bu olayla birlikte yaptığı inşaatların yıkılacağını, etraftaki diğer insanlara, onların arabalarına ve evlerine zarar vereceğini düşünmeye başlamış. Her yıl rüzgarların başladığı nisan, mayıs aylarında kaygı düzeyi artıyor, yaptığı inşaatların zarar göreceğini kendisine ve çalışanlarına zarar geleceğini düşünerek işe gitmiyormuş. Her gün düzenli olarak internetten rüzgarın esme hızını takip ediyormuş. 2030 km/saat hızla esen rüzgarda hafif heyecanlanıyor, 30-40 km/saat hızındaki rüzgarda korkmaya başlıyor, 60 km/saat üzerine çıktığında ise panikleyip rüzgarın sesini duymayacağı ve hemen sığınacabileceği bir yer arıyormuş. Etrafındaki insanlarda bu sıkıntısını bildiği için ve heyecanlanıp korkacağını düşündükleri için daha korunaklı yerlere girmesi için kendisini uyarıyormuş, bundan dolayı morali bozuluyor, insanların bu dav-

Sempozyum

32

ranışına karşı tepkisel davranabiliyor ve sinirlenebiliyormuş. Psikiyatrik muayenesinde; bilinç açık, koopere ve oryante idi. Yaşında gösteren, psikomotor aktivitesi doğal, duygu durumu ötimik, duygulanımı anksiyeteli ve düşünce içeriği ile uyumluydu. Konuşma hızı ve miktarı doğaldı. Çağrışımları düzgün olup, sanrı ve varsanı saptanmadı. Kendisi ve eşiyle yapılan görüşmelerde, A.Ç.’nin annesinin ev hanımı, babasının işçi olduğu, miadında, normal vajinal yolla doğduğu, ailesinin planladığı bir bebek olduğu, motor mental gelişiminin doğal olduğu öğrenildi. Okul hayatında yaşıtlarıyla ilişkisinin iyi olduğunu, dışadönük birisi olduğunu ve çocukluğundan bu yana kaygılı bir yapısı olduğunu ifade etmekteydi. Altı kardeş olduklarını, beş erkek ve bir kız kardeşi olduğunu, kendisinin ailenin ikinci çocuğu olduğunu belirten hastanın, kız kardeşinin rüzgar fobisi, erkek kardeşinin ise panik bozukluk tanısıyla takip edildiği öğrenildi. İlk muayenesinde uygulanan Beck Depresyon Ölçeğinden 5 puan, Beck Anksiyete Ölçeğinden 27 puan aldı. Hastadan alınan anamnez, yapılan ruhsal durum muayene ve psikometrik değerlendirmeler neticesinde DSM-5’e göre; “Özgül fobi” tanısı aldı. Hastanın ilk görüşme esnasında 2 gün sonra internetten eseceğini öğrendiği rüzgarla ilgili yoğun kaygısı mevcuttu. Rüzgarlı hava koşullarında kaygı düzeyinin çok artması, çarpıntı, titreme, baş dönmesi ve mide bulantısının olması üzerine hastaya essitalopram 10 mg/gün ve alprazolam 1 mg/gün başlandı. 3 hafta sonra yapılan görüşmede kaygı düzeyinde azalma tespit edilen hastanın, bu süreçte rüzgarlı havalarda rüzgarın şiddetinin arttığı bazı günlerde işe gitmeyerek kaçınma davranışı geliştirmesinin daha öncekilere göre azaldığı öğrenildi. 3. hafta sonunda hastanın kaygısı devam ettiği için essitalopram dozu 20 mg/gün olarak artırılarak, alprazolam dozunun 1 mg/gün şeklinde devam etmesine karar verildi. 8 haftanın sonunda ve alprazolam 1 mg/gün dozuyla kaygısı azalan hastanın alprazolam dozu tedricen azaltılarak kesildi ve essitalopram 20 mg/gün şeklinde tedavisine devam edildi. Hastaya tedavi şekli konusunda psikoeğitim verilmesine rağmen hastanın iş temposunun yoğun olması nedeniyle üçüncü ve sekizinci

www.literatursempozyum.com n ekim/kasım/aralık 2014 n cilt: 1 n sayı: 4

hafta sonunda görüşmeye gelmesi nedeniyle bilişsel ve davranışçı terapi uygulanamadı, sadece ilaç tedavisine devam edebildi. İlaç tedavisine belirgin yanıtın ardından hastada yapılan izlemlerde rüzgarlı havalarda anksiyetesinin azaldığı gözlemlendi. Yapılan izlemlerde bir iki kez kaçınma davranışının olduğu ve başkalarının yanına giderek, yalnız kalmayarak kaygısıyla baş edebildiği öğrenildi. TARTIŞMA Özgül fobisi olanların yakınlarında özgül fobi görülme oranı, sağlıklıların yakınlarına oranla daha yüksektir. Özgül fobiler ailevi hastalıklardır. Fobilerin ailevi olmaları tamamen genetik olarak belirlendikleri anlamına gelmez (Kılıç 2006). Bizim hastamızın kız kardeşinde de rüzgar fobisinin olması genetik geçiş ihtimalini bir ölçüde destekleyebilir. Hastamızın abisinde de panik bozukluk tanısı almış olması diğer anksiyete bozukluklarının özgül fobiye yatkınlığı artırmış olabileceğini düşündürmektedir. Özgül fobiler için genetik geçiş belirgin değildir, genetik olarak geçen özellik anksiyeteli olmaya yatkınlıktır. Diğer anksiyete bozukluklarıyla ilgili genetik etkinin güçlü olmasına rağmen çevresel etkiler özgül fobiler için daha belirleyicidir (Kendler 1999, Skre ve ark. 2000, Kılıç 2006). Özgül fobilerin sağaltımında; ilaç tedavileri, davranışçı terapiler ve bilişsel terapiler kullanılmaktadır (Sungur 1997). Anksiyete bozukluklarında yaygın biçimde kullanılan davranışçı tedaviler özgül fobilerde de ilk seçenektir. Alıştırma (exposure) adı verilen yöntem en yaygın kullanılan davranışçı tekniktir (Kılıç 2006). Davranışçı tedavilerde hasta, fobik anksiyete oluşturan yer, durum ve nesnelerle anksiyetesi azalıncaya kadar karşı karşıya getirilir (Kılıç 2006). Özgül fobilerde ilaç tedavilerinin genellikle yeri olmadığı kabul edilirse de, yapılan çalışmalarda özellikle selektif serotonin gerialım inhibitörlerinin (SSGİ) yer aldığı gruptaki ilaçlarla başarılı sonuçlar bildirilmiştir (Benjamin ve ark. 2000, Murphy 2000). Hastanın yoğun iş temposu nedeniyle görüşmelere sık aralıklarla gelemeyeceğini belirtmesi üzerine sadece tedavisi farmakoterapi şeklinde planlanmıştır. Hastaya verilen essitalopramın sekiz hafta sonunda tedavideki etkinliğinin olumlu olduğu gözlemlenmiştir. Bu sonuç,

özgül fobilerde sadece SSGİ’lerin kullanımının da semptomların gerilemesinde etkili olabileceğini gösteren çalışmaları desteklemektedir. SONUÇ Gerek hastalar gerekse psikiyatristler açısından büyük bir problem oluşturmasına rağmen özgül fobiler Türkiye’de üzerinde yeterince çalışılan bir konu olmamıştır. Bu konudaki çalışmaların sayısının literatür taramasına göre hayli yetersiz olduğu tespit edilmiştir (İlgüy ve ark. 2005, Yeloğlu ve ark. 2012). Bu eksiklikten yola çıkarak, özgül fobi alt tipi olan rüzgar fobisi hakkındaki bilimsel verilere dayalı tartışmalara başlangıç oluşturabileceği düşünülerek bu vaka sunulmuştur. Rüzgar fobisinin etkili tedavisinde, tedavi yaklaşımları seçilirken hastanın uyumu ile tedavi etkinliği aynı anda değerlendirilmeli, ilaç tedavisinin de etkinliği göz önünde bulundurulmalıdır. KAYNAKLAR Benjamin J, Ben-Zion IZ, Karbofsky E, Dannon P (2000). Double-blind placebo-controlled pilot study of paroxetine for specific phobia. Psychopharmacology; 149: 194-196. Ceylan ME, Yazan B (2000). Araştırma ve klinik uygulamada biyolojik psikiyatri: Anksiyete bozuklukları. İstanbul: Altan matbaacılık, 129-132. Chambles DL (1990). Spacing of exposure session in treatment of agoraphobia and simple phobia. Behav Ther; 21: 217-229. Eşel E (2003). Genelleşmiş Anksiyete bozukluğunun nörobiyolojisi. Klinik Psikofarmakoloji Bülteni; 13(2): 78-87. İlgüy D, İlgüy M, Dinçer S, Bayırlı G (2005). Reliability and Validity of the Modified Dental Anxiety Scale in Turkish Patients. The Journal of International Medical Research; 33: 252-259. Kendler KS, Karkowski LM, Prescott CA (1999). Fears and phobias: Reliability and heritability. Psychol med; 29(3) 539-553. Kılıç C (2006). Özgül fobiler; Anksiyete bozuklukları. Tükel R, Alkın T (ed), Ankara; TPD Yayınları, 147-182. Locker D, Poulton R, Thomson WM (2001). Psychological disorders and dental anxiety in a young adult population. Community Dent Oral Epidemiol; 29: 456-463. Murphy TK, Bengtson MA, Tan JY, Carbonell E, Levin GM (2000). Selective serotonin reuptake inhibitors in the treatment of paediatric anxiety disorders: a review. Int Clin Psychopharmacol; 2: 47-63. Oğuz A (1995) Özgül Fobi. Anksiyete Monografları Serisi; 5:193-204. Öst LG (1987). Age of onset in different phobias. J Abnorm Psychol; 96: 223-229. Sadock BJ, Sadock BA (2005). Comprehensive Textbook of Psychiatry, 8. Baskı. Aydın H, Bozkurt A (çeviri ed.), Ankara: Güneş Kitabevi, 2007; 2: 1723-1756. Skre I, Onstad S, Torgersen S, Philos DR, Lygren S, Kringlen E (2000). The heritability of common phobic fear: a twin study of a clinical sample. J Anxiety Disord; 14(6) 549-562. Sungur MZ (1997). Fobik Bozukluklar. Psikiyatri Dünyası; 1: 5-11. Yeloğlu ÇH, Sezgin H, Hocaoğlu Ç (2012). Rize’de Ombrophobia: Bir Olgu Sunumu. Güncel Psikiyatri ve Psikonörofarmakoloji; 2(1):36-38

Sempozyum

33

Lihat lebih banyak...

Comentarios

Copyright © 2017 DATOSPDF Inc.