Sedad Hakkı Notları 2: Sentaks

September 20, 2017 | Autor: Bulent Tanju | Categoría: Nationalism, Modernity, Modernism, Modern Turkey, Sedad Hakkı Eldem
Share Embed


Descripción

Sedad Hakkı Eldem Notları 2: Sentaks

Uşaklıgil konutundan başlayarak, Sedad Hakkı’nın özellikle konut mimarlığında, sentaksa indirgenmiş bir dilin hakimiyeti başlar. Ancak, bu saptama eksiktir ve sentaksa indirgenmiş dil ile kasdedilenin açıklanması gerekir. Öncelikle bu ifade, Sedad Hakkı’nın söz konusu sentaksa indirgenmiş dili icat etmeden önce ürettiklerinin sentaksı yoktur anlamına gelmiyor. Asıl sorun, sentaks kavramı ile kurulan ilişkide ortaya çıkar: Sentaksa indirgenmiş dil ile kasdedilen, sentaksın bir dilin içindeki anlam üretiminin öncesinde geldiği ve anlam üretimini doğrusal olarak belirlediği varsayımıdır. Bu durum şöyle örneklenebilir: Türkçe’nin sentaks bilgisinin, Türkçe’de üretilebilecek bütün anlamları, sözleri önbelirlediğini varsaymak, yukarıdaki indirgemenin mantığına işaret eder. Kuşkusuz bütün kültürel üretim bir anlamda önbelirlenir, ama burada sentaksın belirleyiciliğine verilen anlamda değil. Yeni ve farklı sözü, sözün dönüştürdüğü hammadde olan daha önce üretilmiş sözler önbelirler. Bu önbelirlemenin doğrusal bir belirlenimcilik anlamına gelmediğini fark etmek kolaydır. Öncelikle bütün sözler tarihseldir, dolayısıyla önceden üretilenlerin koşulsuz ve eksiksiz olarak yeni sözü üreten özneye akmadığını söylemek gerekiyor. Tersine yeni sözün hammaddesi olan önceden üretilmişler belirli zaman, mekan ve toplumsallık kanallarından sözü üreten özneye akar. Bu durum konuşan, söz üreten öznenin olduğu kadar, sözün de tarihselliğine işaret eder; Sedad Hakkı da bundan bağımsız değildir, o da tarihselliği ile koşullanır. Hiçbir özne hiçbir zaman içine doğduğu ya da öğrendiği dilin ya da dillerin bütün üretimine ulaşamaz. Kaldı ki özneler, başka söz üretme biçimlerini de öğrenirler, öğrenmek istemeseler de bu başka diller kendilerini ve üretimlerini özneye dayatırlar. Farklı diller birbirlerini etkiler, dönüştürür ve birbirlerinin içine akarlar. Giderek, aynı pratik içinde tamamen sentakssız, sentaks dışı gibi görünen ifadeler de üretilebilir ve nitekim üretilir de. Aslinda sentaks bilgisinin ne işe yaradığı tam da bu merkezkaç ifadeler üzerinden betimlenebilir. Sentaks, yeni sözün hammaddesi olan daha önceden üretilmiş sözlerin içinde fiile geçmiş eklemlenme biçimlerinin tarihsel dökümüdür. Dolayısıyla, bir dilin en iyi ve doğru eklemlenme biçimlerinin bilgisi olarak değil, fakat henüz fiile geçmemiş, kuvve olarak dilde varolan farklı eklemlenme biçimlerine işaret eden bir bilgi türü olarak anlamlıdır. Yeni söz üretiminin kaynaklarından biri, kuşkusuz bu potansiyeldir. Sentaksın işlevi, değişmez tarihdışı kuralları vazederek farklılık üretimini kapatmak değil, kuvveden fiile geçirilebilecek olanlara işaret ettiğinde anlamlı bir işleve dönüşür. Yeni söz bu anlamda, ancak ideal olarak kavranan sentakstan sapmakla, ideal eklemlenme biçiminin yamulması ile ortaya çıkar. Sedad Hakkı’nın özellikle konut mimarlığında, Uşaklıgil konutundan sonra hakim olduğu söylenen indirgenmiş sentaksla kasdedilen budur. Erken konutları bu anlamda indirgenmiş bir sentaksa sahip değildir. Giderek, olgunluk döneminde içine yerleştiği indirgenmiş sentaks perspektifinden bakıldığında, sayısız anomali, dengesizlik ve kararsızlıklar içerirler. Onları ilginç kılan da budur. Oysa geç dönem konutları, kuşkusuz mümkün olduğunca, soruları ve cevapları aynılaştırmaya çalışır. Sedad Hakkı’nın neden böyle indirgemeye gereksinim duyduğunu açıklamak zordur, ama indirgemenin ne işe yaradığı açıktır: İndirgeme bir tür temsiliyet yanılsaması yaratır. Temsiliyeti inşa edilenin ne olduğunun da kolay ve yetersiz bir cevabı vardır: Türk evi ve milli/yerel mimarlık. Temsiliyeti inşa edilenin, burada yapılması olanaksız, daha kapsamlı bir toplumsal/kültürel çözümlemesine ihtiyaç var. Milliyetçilik, bu çözümlemeye yeterli olmayan fazla bütünselleştirici bir şemsiye kavram. En azından, bir grup kentli –belki özellikle İstanbullu- geç Osmanlı devletli seçkinlerinin kültürel/toplumsal

formasyonundan başlayarak bu formasyonun; birbirleriyle, cumhuriyet devletiyle, batı denilegelen oluşumlarla, modern dünya ve ona karşı gelişen sayısız muhafazakar tepkiyle, dillerine yığılan sayısız yeni kavram ve eklemlenme biçimleriyle nasıl Sedad Hakkı’ya ve onun mümtâziyyet arayışına dönüştüğünün tarihinin anlatılması gerekiyor. Ve kuşkusuz bundan sonra, artık temsiliyet yanılsaması üretilemeyecek bu karmaşık, katmanlı yığının Sedad Hakkı’ya neden mutlaka temsiliyete indirgenmesi gerekli bir malzeme olarak göründüğü ve bunu nasıl denediği bir kez daha sorulmak zorunda. Bütün bu, henüz sorulmamış soruların bilincinde ve yapılan indirgemenin de farkında olarak, Sedad Hakkı’nın Uşaklıgil konutu sonrası üretiminin temsili dilinin iki özelliğinin daha altının çizilmesi gerekiyor. Farklılık üretimi ya da yeni sözün üretiminin kontrol edilebilmesi için dilin ideal bir doğruluk sentaksına indirgenmesi gerekli olmakla birlikte yeterli değildir. İdeal bir sentaksa kapanan dil kullanımı dahi, kullanıcıların tarihsel farklılıklarından –onların kullanım kapasiteleri ve becerilerinden- ve dilin içindeki dizisel elemanların çokluğundan kaynaklanan dil sürçmelerine açıktır. Sedad Hakkı’nın, ilkine ilişkin yapabilecekleri kısıtlıdır. Tasarımlarının ve yapılarının terbiyevi olduğunu vurgulamak ile, özellikle 1940’lı yıllarda yoğunlaşan ve kabaca devletin imar işlerine el atmasının ve bu işleri de bir zapturapt altına almasının zamanının çoktan geldiğini iktidara hatırlatan metinler yazmaktan fazlası elinden gelmez. Oysa, dizisel elemanları kendi üretiminde kontrol etmesi mümkündür ve bunu dener. Uşaklıgil sonrası konutlar, en az sentaksa indirgenmiş bir mimarlık dili kadar, dizisel elemanların azaltılması, aynılaştırılması çabasını da içerir. Kendi mimarlık dilindeki mimarlık ögelerinin sayısını, milli mimari semineri çalışmalarında denediğine benzer biçimde, indirger. Tıpkı 300 kelime ile yazan bir yazar ile 30.000 kelime ile yazan bir yazar arasındaki farktır bu indirgeme. Her ikisinin de amacı, anlamı tamamen kapatmak dahi olsa, 30.000 kelime ile yazanın dilinin sapma üretme olasılığı daha yüksektir. Kuşkusuz bu da yeterli değildir: Mimarlık ögeleri, bütün diğer anlambirimler gibi, sadece eklemlenme sürecinde değil, kendi başlarına da belirsizlikler taşırlar. Eldem perspektifinden, bu durum da kabul edilebilir bir olgu değildir. Dolayısıyla, dilin ögelerinin, bir anlamda sözlük tanımları da indirgenir: Artık, sözgelimi pencere değil Sedad Hakkı Eldem penceresi, saçak değil Sedad Hakkı saçağı, malzeme değil Sedad Hakkı malzemesi vb. vardır. Eldem markası tanımı yerindedir: Bir markayı marka yapan kurumsal kimlik tasarımı ve yönetimidir. Söz konusu tasarım ve yönetim, markanın üreteceği sözü tanımlayan sentaks ve anlambirimlerin tasarımı ve yönetimidir. Eldem markasının, 1960’lardan itibaren başka bir seçkin grubunun markasına dönüşümünün de ayrıca çözümlenmesi gereklidir. Ama en azından, markanın sattığı, kabul gördüğü ve giderek 1970’ler boyunca popülerleşerek bir tür yaygınlık kazandığı da söylenebilir. Bu yaygınlaşma, kurumsal dilin çözülmesi açısından, önemlidir. Tüm popülerleşme eğilimlerinde olduğu gibi, bu yaygınlaşma da bir tür vasatlaşmaya yol açar kuşkusuz; Eldem’in en indirgenmiş halinde dahi söyleyecek bir sözü vardır. Ama, bir marka olmaktan daha fazlası hayal edilerek oluşturulmuş bir sözün muğlaklaşarak gücünü yitirmesi, belki başka sözlerin de önünü açabilir. Tek söz ile yok söz arasına sıkışmış bir kültürel ortamda bu da bir umuttur. Başka bir umut ise, bütün disipliner yapısına rağmen, Eldem’in de dilinin sürçmüş olmasında yatar: Çok sık değilse de, o da kendi markasından zaman zaman sapar, ya da en azından çeşitlemelerini üretir. Sürçmeler, tek sözün olanaksızlığını, Eldem’e anımsatmadıysa da, bir olasılık yapılarını okuyanlara anımsatır; giderek belki okumanın dil sürçmesi olduğu fark edilir.

Lihat lebih banyak...

Comentarios

Copyright © 2017 DATOSPDF Inc.